© 2023 Edebiyat Bölümü - Tüm Hakları Saklıdır.

Çok Güzel Sözler

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Ünlü Sözleri
  4. »
  5. Cemil Meriç Sözleri

Cemil Meriç Sözleri

Edebiyat Bölümü Edebiyat Bölümü - - 16 dk okuma süresi
2898 0
Cemil-Meriç-Sözleri

Hüseyin Cemil Meriç, 1916 Hatay, Reyhanlıda doğmuş Türk yazar ve düşünürdür. Sosyal bilimler alanında araştırma yapan Cemil Meriç felsefe, tarih, dil ve edebiyat alanlarında da araştırma yapan bir düşünce adamıdır. Eğitimini İstanbul Üniversitesinde tamamlaya Cemil Meriç’in Bu Ülke, Kırk Ambar, Işık Doğudan Gelir başlıklı bir çok kitabı bulunmaktadır. Cemil Meriç En Güzel Sözlerini sayfamızda derledik. Cemil Meriç En Güzel Sözleri diler sosyal medya hesaplarınız dan paylaşabilir yada sevdiklerinize ve arkadaşlarınıza gönderebilirsiniz.

Cemil Meriç Sözleri

Vakit geçmiyor diye şikayet ederiz. Neyin geçmesini istiyoruz? Hayatın. Ve hepimiz öIümden korkarız.

Hayat herkesin yaşadığı, kimsenin yaşamaktan hoşlanmadığı komedya.

Düşman bir çevrede ister istemez kitaplara kaçıyorum.

Anlıyorum ki, zalim ve kıyıcı bir gerçekten kurtulmanın tek çaresi, reel dünyadan kitaplar dünyasına sığınmak.

Sevgi garip bir yangın. Yaşaması için büyümesi gerek. O yangına her şeyini atacaksın; zamanını, gururunu, dehanı..!

Dergi hür tefekkürün kalesi.

Ulu çamlar fırtınalı diyarlarda yetişir.

Bilgi, sonu gelmeyecek olan bir fetihtir.

Bu çökmeye hazır medeniyet üç sütun üzerinde duruyor; süngü, açlık, fuhuş.

İrfan, kemale açılan kapı, amelle taçlanan ilim.

Namaz kılan bir toplumun psikolojiye, zekat veren bir toplumun da sosyolojiye ihtiyacı yoktur.

Ormanı görmedin… Ağacı görmedin… Rüzgarın önüne savurduğu birkaç kuru yaprağı insan zekasının bütünü sanıyorsun…

Gerçek hükümdarlar, ebedi hükümrandırlar. Hazineleri yağma edildikçe zenginleşirler.

Türk aydını yangından kaçar gibi uzaklaşıyor memleketten. Hayır kirlettiği bir odadan kaçar gibi.

Kitaptan değil, kitapsızlıktan korkmalıyız.

İnsanlık daima kötü oyuncaklar peşinde koşan bir çocuk.

Çatışmasız toplum beraber otlayan, beraber geviş getiren adsız bir sürü.

O kadar yalnızdım ki karanlıklardan İblis’in eli uzansa minnetle sıkardım.

İnsanlar hür doğarlar, eşit haklara sahiptirler; hiçbir hülya bana bu kadar çocuksu, bu kadar anlamdan yoksun gelmemiştir.

Her kavganın ezeli mazereti: son kavga olmak.

Batı’nın düşünce tarihi akılla naklin mücadele tarihi.

Kitap zekayı kibarlaştırır.

Cemil Meriç Anlamlı Sözleri

Fikirler kelebek gibi, onları hafızaya iğnelemeye kalkınca bir toz yığını haline geliyorlar…

Artık herhangi bir hayale kucak açamayacak kadar yorgunum.

Hiçbir zafer umulanı getirmez, hiçbir bozgun mutlak değildir.

Aydınların aydınlatmadığı halkı, soytarılar aldatır.

Yaşamak, yaralanmaktır. Yaralanmak da güzel.

Mütercim, mutlakı arayan bir çılgın, “felsefe taşını” bulmaya çalışan bir simyagerdir.

Benim neslim için Avrupa, insan zekasının zirveye ulaştığı ülke demekti. Türk aydını Tanzimat’tan beri Batıyı heceliyordu. Ama zirveleri tanımıyorduk.

Yığın düşünmez, maruz kalır.

Muhteşem Cemil Meriç Sözleri

Değişiklik olmayan yerde, hayat yoktur. Keşke düşünceler de insanlar kadar çoğalabilse.

Din, bir susuzluk, sonsuza karşı duyulan özlem. Bilgi değil, aşk.

Meçhule açılan bir kapıdır kitap. Meçhule, yani masala, esrara, sonsuza.

Murdar bir halden muhteşem bir maziye kanatlanmak gericilikse, her namuslu insan gericidir.

Duygunun asaleti, kuvvet ve isabetindedir.

Hapishane, maskelerin çıkarıldığı yerdir.

Kültür, kaypaklığı, müphemiyeti ve seyyaliyetiyle Avrupa’dır. Tarif edilmeyen, edilemeyen bir kelime

Acılar hatıralaşınca güzelleşir.

Cinayete ses çıkarmayan canının suç ortağıdır.

Sol ve sağ. çılgın sevgilerin ve şuursuz kinlerin emzirdiği iki ifrit.

Kendini tanımak, marifetlerin marifeti.

Siteme alerjiniz varmış, bu bir zaaf, bu bir kendine güvenemeyiş. Sevmek sitemle başlar. Ayrı dilleri konuşuyoruz…

Avrupa tarihi, bir sınıf kavgası tarihidir.

Biterek ölmek güzel şey, başlamadan ölmek korkunç.

Şuuraltı(psikanaliz) her istediğini kolayca elde eden mutlu azınlığın imtiyazı.

Raskolnikov sarsıntı geçiren bir toplumda yapayalnızdır. Dosto gibi.

Yaşayanları yöneten ölülerdir. Demek ki öldürülmesi gereken ölüler de var.

Din, Avrupa için bir afyondur, bütün ideolojiler gibi.

Sağ ve sol: Anladım ki bu iki kelime, aynı anlayışsızlığın, aynı kinlerin, aynı cehaletin ifadesidir.

Cemil Meriç’ten Harika Sözler

Her aydınlığı yangın sanıp söndürmeye koşan zavallı insanlarım: Karanlığa o kadar alışmışsınız ki yıldızlar bile rahatsız ediyor sizi!

Kitap, istikbale yollanan mektup… smokin giyen heyecan, mumyalanan tefekkür.

Ben, düşünen, okuyan ve temsil ettiğini sandığı beşeri değerleri lekelememek için aç kalmaya, açlıktan kıvranmaya razı olan adam…

Aldatmayan tek sevgili var dünyada: mutlak güzel.

Kültür, homo ekonomikus’un kanlı fetihlerini gizlemeye çalışan birer şal.

Yemin ederim ki, dünyanın bütün toprakları bir tek insanın kanını akıtmaya değmez.

Olgunlaşmak kalbin daha hassas, kanın daha sıcak, zekanın daha işlek, ruhun daha huzurlu olması demek.

Bilgi huzur limanına götüren kayık. Şüphe bilgisizliğin çocuğu. Kuşku bardağın dibinde kalan su; dök gitsin!

Nereye gidersen git, bulacağın aydınlık, zihninin aydınlığı kadar olacaktır.

Aşk bir teslimiyettir, bir eriyiştir. Yeniden doğmak için uyanıştır. Aşkın bütün sırrı iki kelimede: varlığından soyunmak.

Düşünce şüpheyle başlar. Düşünce, tezatlarıyla bütündür. Zıt fikirlere kulaklarımızı tıkamak, kendimizi hataya mahkûm etmek değil midir?

Polemik zekaların savaşıymış. Zekalar birbiriyle savaşmaz. Kinlerin, gizli çıkarların savası polemik. Hiç kimseyi ikna etmeyen bir lakırdı tufanı.

Düşünmek, insan üzerinde düşünmek, mutlaka yasak bölgelerden birkaçına dalıp çıkmakla olur. Zaten demokrasi ve liberalizm yasak bölgeleri kaldırmak manasına gelir.

Güneş ülkeleri aydınlatır, sözler milleti.

Cemil Meriç Motive Eden Sözleri

Tefekkür Vuzuhla başlar, kurtuluş şuurla.

Masal deyip geçmeyelim. İnsan, kaba kuvvetin hükümran olduğu bir devirde hayata katlanmak için bambaşka bir dünyanın varlığına inanmak zorundadır.

Dahi, münzevi bir yıldız; anasız doğan çocuk, anasız doğan ve zürriyetsiz ölen. Zirveden zirveye akseden şarkı.

Şiir ne bir teşrih masasıdır, ne bir teşhir çarmıhı.

Birbirini bütün tedaileriyle karşılayan iki kelimeye ne aynı dilde rastlarsınız ne iki ayrı dilde.

Bir çağın vicdanı olmak isterdim, bir çağın. Daha doğrusu bir ülkenin, idrakimize vurulan zincirleri kırmak, yalanları yok etmek, Türk insanını Türk insanından ayıran bütün duvarları yıkmak isterdim. Muhteşem bir maziyi, daha muhteşem bir istikbale bağlayacak köprü olmak isterdim, kelimeden, sevgiden bir köprü. Sanat düşüncenin, düşünce mukaddeslerin emrinde olmalı. Hakikat mukaddeslerin mukaddesi.. Hakikat ve sevgi.

Aydın olmak için önce insan olmak lazım. İnsan mukaddesi olandır. İnsan hırlaşmaz, konuşur, maruz kalmaz, seçer . Aydın kendi kafasıyla düşünen, kendi gönlüyle hisseden kişi. Aydını yapan; ‘uyanık bir şuur, tetikte bir dikkat ve hakikatin bütününü kucaklamaya çalışan bir polemik zekaların savaşıymış. Zekalar birbiriyle savaşmaz. Kinlerin, peşin hükümlerin, gizli çıkarların savaşı, polemik. Eski bir inancı yok etmek isteyen yeni bir düşüncenin savaşı. Ve her mübariz kendi cephesinde muzaffer.

Fikret’le Akif’in anlaşmazlığı da bir başka facia. Fikret, fildişi kulesine mahpus, yüzde yüz ferdiyetçi bir sağ. Akif, damarlarında tarihin nabzı atan bir halk çocuğu, Batı’nın anladığı manada tam bir sol. Talihsizliğe bakın ki, Fikret solun bayrağı yapıldı, Akif sağın. Mefhumların böylesine ters yüz edildiği hiçbir ülke ve hiçbir çağ yoktur.

Uzun Anlamlı Cemil Meriç Sözleri

Ne garip bir oyuncak şu insan! Yürür, konuşur ve acı çeker. 70 kilodur. Kendisine ve çevresine ait hiçbir şeyi bilmez. Bir nevi ıstırap makinesi. İplerini başkaları çeker. Hantal ve şapşal bir robot. Neye sevinir bilinmez. Sınırsız olan yalnız hayalleri ve acı kabiliyeti. Etten bir kafes ve aciz içinde çırpınan bir ruh. Vücut araba akıl arabacı. Ama gözleri bağlı arabacının, arabaya hükmeden atlar.

Korkunç bir tehlikenin arifesindeyiz. Çatışan milletlerle sınıflar, gelişen teknik: uçuruma açılan iki ray. Dünyamız hiçbir zaman, birleşmeye bu kadar yakın, birlikten bu kadar uzak olmamıştır.

Batı tarihindeki her kepazeliği yüceltirken, kendi geçmişimizde karşımıza çıkan minnacık kusurlara takılıp kalıyoruz. Bu ne şuursuzluk! İslamiyet bir yerde insaftır. İnsafını kaybedenler hiçbir hakikati bütünüyle kavrayamazlar.

Düşünceye cazip ve parlak bir biçim vermek küçültür düşünceyi. Büyük yazar içinden gelen sesi olduğu gibi haykırandır. Kelimeleri kullanırken avamın hoşuna gidip gitmeyeceğini düşünmez.

İngiliz hodgamdır. Bir millet değil de bir yığın. Yığın düşünmez, maruz kalır. Nezleye yakalanır gibi tutulur bir fikre. Ateşi yükselince arslanlaşır, nöbet geçirince her mukaddesi unutuverir.

Sanatçının tek vazifesi vardır bence: insanları birbirine sevdirmek, iki insanı veya iki milyar insanı. Sanat, bir heyecan seyyaresiyle kilometrelerin ve asırların ayırdığı kalpleri birleştiren büyüdür.

Ve insanlar Homeros’un cennetindekiler gibi kucakladın mı kayboluyorlar. Hepsi birer gölge. Teneke bile değiller. Sevgi garip bir yangın. Yaşaması için büyümesi gerek. O yangına her şeyini atacaksın; zamanını, gururunu, dehanı. Ve kül olacaksın. İnsanlar ondan korkuyor, ondan yaşamıyorlar. Sonsuz karşısında cücenin korkusu..

Hüseyin Cemil Meriç’ten Alıntılar

İbn Haldun üzerine Avrupa’nın çalışmalarını incelerken çoktandır şuur altında yaşayan bir inanç berraklaşmış ve son ifadesini bulmuştu: “Oryantalizm: sömürgeciliğin keşif kolu.” Zaten bütün izmler idrakimize giydirilen deli gömleği değil miydi?

Bir medeniyetin başka bir medeniyete istihale etmesi tam bir hayaldir. Bu hayali çok pahalıya ödedik. Batılılaşmanın, batmak olduğunu idrak ettiğimiz zaman iş işten geçmişti. Bir medeniyet başka bir medeniyetten ancak malzeme alır. Bu malzeme bütün insanlığın ortak malıdır. Her müessese her iklimde gelişmez. Hangi müesseselerin hangi iklimlerde gelişeceği ancak uzun bir tefekkür ve sabırlı bir tetkik ile anlaşılır. Kendi tarihimizi, kendi içtimai bünyemizi bilmeden, tarihine yabancı olduğumuz, temellerine eğilmediğimiz, tezatlarından habersiz bulunduğumuz bir dünyanın siyasi müesseselerini aynen benimsemek hataların hatası idi.

Ben alışamadım körlüğe. Bu kelime telaffuz edildikçe büyük bir kabahat işlemişim gibi yüzüm kızarıyor. Gözlerimi göstermek istemiyorum. Körler bütün devirlerin ve bütün ülkelerin paryası. Kör müsün? Kör olasıca? Hay kör şeytan!..

Üzüntün beni yıktı. Her davranışın hürmet ve tasdike layık. Ama galiba biraz rahatsızdık. Basit bir kazaydı bu. Hele gecemizi zehir etmeye hakkımız yoktu. Ben bir hafta o saatleri düşünerek yaşayabiliyorum. Ayrılırken sesin biraz daha gülümsemeliydi. Dargın gibi kaçtın. Bilmediğimiz bir limana gidiyor bu gemi. Deniz fırtınalı, ama bindik bir kere. Ateşle oynayanın parmakları yanacak, tabii bu…

İnsan, salahiyetinin sınırlarını çoktan mı aştı? Dünyanın batan bir gemiye benzemesi bundan mı? Tabiat fareyle oynayan kedi gibi, soyumuzla alay mı ediyor? Tedirgin, küstah, azgın insan sürüleri.

Tabular tabular! Her adımda şuura dur emrini veren bir jandarma neferi. Her kapının arkasında, elinde bıçak, bekleyen bir harem ağası. Düşünme! Düşüneni iftiranın ve sefaletin lağımında boğduktan sonra ellerimizi yıkayıp, efendim bizde filozof yetişmiyor diye ah u vahlar.

Harika Cemil Meriç Uzun Mesajlar

Görenin yalnızlıktan şikayete hakkı yoktur: mevsimler, renkler, çiçekler, şehrin bütün kadınları, bütün çocuklar gören içindir, görmeyen bir insan bozuk bir ampul gibi, manasız, bıraktığınız yerde kalan bir paket; içinde eski hatıralar olduğu için arada bir karıştırılmaya layık… Çocukken oynadığımız bir taş bebek gibi, atmaya kıyamadığımız acayip bir külçe.

Don Kişot olun. Tek hürmet ettiğim adamdır, kaybedilmiş bir davanın bu kadar fedakar bir kahramanı olabilir. Öyle görmek ve inandırmak ihtiyacında dünya şanson pansolarla dolu.

Bence, mesele, kendi ilmimizi, kendi kültür eserlerimizi okuyup anlamaktır, ötesi teferruattır. Osmanlılarda hiçbir dönemde Arapça bilmiyorlardı. Bu itibarla, günümüzün güç şartları içinde, bugünkü nesillerin böyle bir gayreti göze almaları tam bir hayal olur. Esasen, saik yok, motivasyon yok. Arapça dilimize, kemiğimize girmemiş ki. Niçin öğreneceğiz? Sebebi nedir? Bütün Arapça kitaplar nasıl olsa İngilizce, Fransızca veya diğer bir batı diline çevrilmiştir.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir